29 Haziran 2021 Salı

Vücut Kitle Endeksi nedir?

 Yetişkin bir insanın ağırlığının, boyuna göre normal olup olmadığını gösteren bir parametredir. İngilizcede "Body Mass Index" veya kısa adıyla "BMI" şeklinde ifade edilmektedir. Aşağıda görülen Vücut Kitle Endeksi (VKE, VKİ veya BKİ) tablosunda kilogram cinsinden ağırlık ve metre cinsinden boyun kesiştiği noktanın içinde bulunan alan ile kilonun ideal olup olmadığı tespit edilebilmektedir. Eğer mevcut ağırlığınız idealin altında ya da üstünde ise ideal noktaya ulaşabilmek için izlenecek yol, kısa sürede fazla miktarda kilo kaybetmek ya da almak değil, adım adım sağlıklı kiloya ulaşmak ve bu düzeyi uzun dönemde korumaktır.



Vücut Kilo Endeksi Hesaplamak İçin Tıkla

Vücut Kilo Endeksi Nasıl Hesaplanır?


Vücut ağırlığının boy uzunluğunun karesine bölünmesi ile hesaplanır. Sonuç olarak elde edilen değer yani beden kitle indeksi aşağıdaki aralıklarda değerlendirilmektedir.


0 - 18,4: Zayıf

Uzunluğunuza göre uygun ağırlıkta olmadığınızı, zayıf olduğunuzu gösterir. Zayıflık, bazı hastalıklar için risk oluşturan ve istenmeyen bir durumdur. Boyunuza uygun ağırlığa erişmeniz için yeterli ve dengeli beslenmeli, beslenme alışkanlıklarınızı geliştirmeye özen göstermelisiniz.


18,5 - 24,9: Normal

Uzunluğunuza göre uygun ağırlıkta olduğunuzu gösterir. Yeterli ve dengeli beslenerek ve düzenli fiziksel aktivite yaparak bu ağırlığınızı korumaya özen gösteriniz.


25,0 - 29,9: Fazla Kilolu

Boyunuza göre vücut ağırlığınızın fazla olduğunu gösterir. Fazla kilolu olma durumu gerekli önlemler alınmadığı takdirde pek çok hastalık için risk faktörü olan obeziteye (şişmanlık) yol açar.


30,0 - 34,9: Şişman (Obez) - I. Sınıf

Boyunuza göre vücut ağırlığınızın fazla olduğunu bir başka deyişle şişman olduğunuzun bir göstergesidir. Şişmanlık, kalp-damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon v.b. kronik hastalıklar için risk faktörüdür. Bir sağlık kuruluşuna başvurarak hekim / diyetisyen kontrolünde zayıflayarak normal ağırlığa inmeniz sağlığınız açısından çok önemlidir. Lütfen, sağlık kuruluşuna başvurunuz.


35,0 - 44,9: Şişman (Obez) - II. Sınıf

Uzunluğunuza göre vücut ağırlığınızın fazla olduğunu bir başka deyişle şişman olduğunuzun bir göstergesidir. Şişmanlık, kalp-damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon v.b. kronik hastalıklar için risk faktörüdür. Bir sağlık kuruluşuna başvurarak hekim / diyetisyen kontrolünde zayıflayarak normal ağırlığa inmeniz sağlığınız açısından çok önemlidir. Lütfen, sağlık kuruluşuna başvurunuz.


45,0 ve üstü: Aşırı Şişman (Aşırı Obez) - III. Sınıf

Boyunuza göre vücut ağırlığınızın fazla olduğunu bir başka deyişle şişman olduğunuzun bir göstergesidir. Şişmanlık, kalp-damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon v.b. kronik hastalıklar için risk faktörüdür. Bir sağlık kuruluşuna başvurarak hekim / diyetisyen kontrolünde zayıflayarak normal ağırlığa inmeniz sağlığınız açısından çok önemlidir. Lütfen, sağlık kuruluşuna başvurunuz.


Devamını Oku

24 Haziran 2021 Perşembe

Anneler İçin Bebek Bakımı


Bebeğiniz dünyaya geldikten sonra onunla nasıl ilgileneceğiniz ile ilgili bir takım vakit korkular yaşayabilirsiniz. Bebek bakımı ile ilgili size yardımcı olacak bu yazımızı okuyarak, merak ettiğiniz konular hakkında bilgi edinebilir ve bebeğinizin hanede bakımına değin ipuçları öğrenebilirsiniz.

Bebek bakımı konusunda en ehemmiyetli konu bebeğinizi ne sıklıkla ve ne kadar emzirmeniz gerektiğidir. İlk haftalarda bebeğinizi kesinlikle her istediğinde emzirmelisiniz. Bebeğiniz tek memeyi emerek uyuyabilir. Ancak her iki göğsü de eşit olarak emzirmek çok daha mantıklı olacaktır. Ancak bunu her defasında gerçekleştirmeniz çok zor olacağı için bebeğinizi her göğüsten sırayla emzirebilirsiniz. Emzirmeye başladıktan ilk 10 dakika sonra gelen süt daha yağlı olduğu için daha doyurucudur. Bebeğinizin günde takriben olarak 10 – 12 sefer emmesi ve gece beslenmeleri normaldir. Bebeğinizi emzirirken su vermenize gerek yoktur ve 6. aydan itibaren emzirme ile beraber meyve püresi ve pirinçli mama benzeri ek besin destekleri vermeniz gerekmektedir.

Bebek bakımı için bir diğer ehemmiyetli ayrıntıda dışkı ve idrar sıklığıdır. Bebeğiniz ilk 6 aylık dönemde günde 6 – 8 kez dışkı yapacaktır. Şayet bebeğinizi anne sütüyle besliyorsanız dışkısının cıvık olması son derece normaldir. Bebek dışkısı ilk günler yeşil olmakta ilerleyen günlerde altın sarısı bir renge bürünmektedir. Şayet bebeğinizi mama ile besliyorsanız dışkısının daha kıvamlı olduğunu ve dışkı yapma sıklığının daha az olduğunu göreceksiniz. Bebek bakımı ile ilgili dikkat faktörüz şart olan bir diğer ayrıntı da bebeğinizin idrar yapma sıklığıdır. Tıpkı dışkı gibi günde 6 – 8 kez idrar yapması gerekmektedir. Bu sayılar bebeğinizin beslenmesinin de yeterli olduğunu göstermektedir. Bebeğinizin altını gün içerisinde sık sık değiştirmeye önem vermelisiniz. Bebeğinizin altını silmek için ıslak pamuk veyahut hazır silme mendilleri kullanabilirsiniz. Şayet altı çok pisse yıkayabilirsiniz. Kirli bezler çok uzun müddet değiştirilmezse pişik yapabilir. Bu yüzden sıhhatli bebek bakımı için bebeğinizin altını sık sık değiştirmelisiniz. Kız bebeklerinin altını temizlerken önden arkaya doğru silmeniz gerektiğini unutmamalısınız.

Göbek bakımı da bebek bakımı için ehemmiyetli ayrıntılar arasındadır. Bebeğinizin göbeğinin ve etrafının temiz ve kuru olması son derece ehemmiyetlidir. Göbek kordonu spontane düşene kadar günde 2 – 3 kere içkili pamukla göbek kordonunu dibinden silin ve göbeği bezin dışında bırakmaya özen gösterin. Göbek zati 7 – 14 gün içerisinde düşecektir. Göbek bağı düştükten sonra hafif bir kanama olması normaldir. Bu vaziyette bölgeyi yeniden içkiyle temizleyebilirsiniz. Bebek bakımı konularından birisi de bebeğinizin yatma pozisyonudur. Şayet bebeğiniz gözlem altında olmayacaksa mutlaka sırt üstü yatırmanız gerekir. Sırt üstü yatış pozisyonu en güvenli pozisyon olduğu için seçenek edilmelidir. Bebeğinizi uyanıkken ve gözlemliyorken kollarının güçlenmesi için yüz üstü pozisyonda yatırabilirsiniz. Netlikle yastık ve kuş tüyü yorgan kullanmamalı, yatağında yumuşak oyuncaklar bırakmamalısınız.



 

Devamını Oku

Çocuk ve Kıskançlık


Sözlük mananına baktığımızda kıskançlık bir kimse bir üstünlük gösterdiğinde veyahut sevilen birisinin, başkasıyla ilgilendiği kanısından meydana gelen incinme ile karışık acı duyma, birinin üstünlüğünü, başarısını kaldıramama, haset duygusudur.

Kıskançlık yetişkinlerin dahi kontrol altına almakta zorlandıkları bir duygu olduğu düşünüldüğünde çocukları nasıl ele almalı nasıl yönlendirmeli bunun ile ilgili fikirler yazacağım.

İnsan tabiatı gereği fert gayretinde olmakla beraber yaşadığı toplum içinde de kabul görmek ister. Fert kendini ispat etmek için kendinde bulunan özellikleri ön tasarıya çıkarmak ister. Güzel ise güzelliği, zeki ise konuşmaları, becerili ise kabiliyetleri ile ilgili konuşulsun ister.

Bebekliğinizi anımsayın. Daha paylaşım duygumuz gelişmeden yalnızca oyuncaklarımıza uzanıyor diye kim bilir kaç bebeklik arkadaşımıza bağırıp onu da zorla ağlatmışızdır. Ya da kendimizi ele alalım konukluğa gittiğimiz hanede arkadaşınızın elinde minik bebekler veyahut arabalar görüp zorbalıkla almadık mı? Evet aldık. Fakat bir sor neden?

Dünyaya gelen her bebek suçsuz doğar. Ancak aile sanki bu dünyada tek o varmış yetiştirdiği için büyük bir yanılgıya düşer. Ve paylaşma duygusunu öğrenemeden kıskançlığı öğrenir. Derdini anlatamadığı yerde gittikçe daha da hırçınlaşan bebek annenin babanın hakkından gelemeyecek vaziyete gelir. Karakterin oluşumundan itibaren iyi gözlemlenmesi şart olan birey sahip oldukları ile kanaat etmesini bilmeyip etrafındakilere zarar vermek isteyecektir.

Çocuğun alakaya, bakıma, saygıya en çokta karşılıksız gösterilen sevgiye ihtiyacı vardır. Kardeşi olan bireyin ‘sen büyüksün’ lafını ömrü süresince duyacağını söyleyebiliriz. Oysaki bunu söylediğimiz fert de daha küçüktür. Ve o anda bunu algı edip bir lafla büyümeye hiç niyeti yoktur. Ferdin kendi ve kardeşi ile olan balansını sağlayacak olan ailedir. Pabucunun dama atıldığını düşünmesi, artık sevilmediğini düşünmesi, kardeşine kıskançlıkla birlikte hain tasarılarını üzerinde kullanacaktır. Çocuklarınızı birbiri ile mukayese etmeyin. Hangisinin daha uzun olduğunu, hangisinin daha zeki olduğunu, hangisinin daha çok yemek yediğini, hangisinin annesini daha çok düşünmemelidir.

Çocuklarınıza doğruyu ve yanlışı ayırt etmesini öğretin. Bu da demek oluyor ki yaptığı her şeyi alkışlamayın, onaylamayın, yaptığı her şeyin bir neticesi olacağını bilsin.

Çocuğunuzu özendirmeyin. Bilhassa kardeşi mevzubahis ise bunu yapmayın. İlk kıskanacağı annesi ve babası olacaktır.

Hep kardeşlerden söz ettik. Tek çocuk olmak daha zordur. Zira tek çocuk için bütün çocuklar birer tehlikedir. Ya oyuncağımı alırsa, ya onu benden daha çok severlerse, ya benden daha sevimli ise ve daha bir hayli sual…

Son zamanlarda çocuk yetiştirmek ekonomik açıdan zor olduğu için aileler hep çekirdek olma yolundadırlar. Burada en büyük görev en başından beri belirttiğimiz gibi anne ve babaya düşüyor. Şuurlu ve başka ailelerin deneyimlerinden yararlandığımız sürece çocuğumuz kıskançlık duygusunu asgari düzeyde tutmasını öğrenecektir.

Topluma yararlı fertler yetiştirmek istiyorsak üzerimize düşen görevleri yerine getirmeliyiz.



 

Devamını Oku

Çocuklarınızı Televizyondan Uzak Tutun!


Televizyonun Çocuk ve Psikolojisi Üzerindeki Tesirleri

Büyüklerimiz hep ne der televizyon yokken muhabbet çoktu. Anımsar mısınız ben belli belirsiz anımsıyorum semtteki hanelerde tek tük siyah beyaz televizyonların olduğu o küçük ekrana bütün semtlinin kilitlendiği Dallas’ı izlediği ve İstiklal Marşı ile televizyonun kapandığı…

Biz mutlu çocuklardık. O zamanlar kaçırılıp öldürülen çocuklar yoktu. Uzuv mafyası yoktu veyahut biz bilmezdik. Sokaklar çocuklarındı. Akşam ezanı ile çocuklarına haneye girmeleri istikametinde bağırmaya başlayan anneler cevaben çocukların klasik sözü ‘Anne 5 dakika daha’…bizim beş dakikalarımız hiç bitmezdi. Ağaç tepesinden, topun hemen peşinden, kedi kovalamaktan, topaçla oynayıp, bilyede yenilmekten evcilik oynamaktan, körebe, saklambaç, yakan top, istop, çay-kahve-gazoz oynamaktan daha ehemmiyetli hiçbir işimiz yoktu bizim.

Çocuklar herkesi tanırdı karşı komşunun evine gelen konuğu, Ayşe teyzenin ne kadar süt aldığını, Hacı Hasan’ın kızının ne vakit düğün yapacağını çocuklar kesin bilirdi.

Bizim çocukluğumuzda bütün çocuklar mucitti. Hayalperesttiler. İki yastıktan hane yapmanın bir ağaç dalından gemi yapmanın, bir borudan silah yapmanın keyfini ancak onlar sürdü.

Vaziyetin vahametini yalnızca televizyonla sınırlamak gerekirse bir çocuk aklı erdiği andan itibaren kendisine hiç seslenilmediği sürece tam 10 saat duraksız televizyon izleyebilirmiş. Bir insan ömründen çalınan koca bir 10 saati düşünebiliyor musunuz? Askında çocukları suçlamamak gerek zira onların rol modelleri biziz. Biz ne yaparsak onu yapıyorlar. Son ne zaman çocuğunuzla dışarı çıkıp onunla top oynadınız, çimenlerde yuvarlandınız,  son ne vakit o sizinle oynamayı istediğinde ‘git salonda televizyon izle çizgi film vardır’ demek yerine yemek yapmayı bırakıp onunla dışarı çıktınız?

Içki gibi sigara gibi madde bağımlılığı gibi önüne geçilmediği takdirde ekran bağımlılığı küçük yaşlarda başlayıp can verene dek sürebiliyor. Üstelik sadece gözlerini değil vücudunu ruh halini kişiliğini de yanlış istikamette etkiliyor.

Çok sık duyduğunuz bir hikâye anlatacağım. Deneyimle sabit olup doğumuna bile tanık olduğum yeğenim daha küçücükken televizyon izlemeye alıştı. Sabah kalkıp yüzünü bile yıkamadan televizyon karşısına geçen yavru bütün gününü bütün gecesini bir televizyon koltuğunda geçirmekten rahatsız olmazdı. Yemeğini televizyon karşısında yer, kıyafetini televizyon karşısında giyer, ilacını suyunu meyve suyunu hep televizyon izlerken içirirlerdi. Anne baba yanlış yaptıklarını anladıklarında çocuk artık 5 matemindeydi ve televizyonda izlediği ne kadar şiddet muhtevalı film varsa hepsini yaşıtları üzerinde kullanmaya başlamıştı.  Ve belirtiler bununla hudutlu değildi. Konuşma bozukluğu, uyku bozukluğu, sokağa çıkıp temiz hava solumadığı için ciddi rahatsızlıklar, yeme bozukluğu ilerleyen vakitlerde görülen asosyallik ve en ehemmiyetlisi kendini dile getirememe özgüven eksikliğinin alt yapısı artık çoktan hazırdı.

Korktunuz mu? Korkun. Ve sevdiğiniz tanıdığınız ne kadar çocuk varsa onlarla oyun oynayın. Kendilerine güvenmelerini, dile getirmelerini, özgün fikirler bulmalarına yardımcı olun.

Dünyaya büyük bir iyilik etmiş olursunuz.





 

Devamını Oku

23 Haziran 2021 Çarşamba

5-13 Yaş Arası Çocukların Özellikleri


5-13 yaş arasında bulunan çocuklar hızlı bir şekilde hem fiziki, hem duygusal, hem de zihni olarak gelişim göstermektedir. Çocukların fiziki özellerine değinecek olursak boylarının uzamaya devam ettiğini ve kilo alma oranlarının hızlandığını görebiliriz. Ekseriyetle 5 santimetre’e kadar boylarında uzama ve 2,5 kilograma yakın da kilo alma oranı gözlemlenmiştir. Lakin bu gelişim kız çocuklarında daha hızlı olmaktadır. Erkek çocukları bu gelişimi daha yavaş bitirmektedir. Kız çocuklarının ellerinin daha pratik ve el maharetinin erkeğe oranla daha yüksek olması bundan kaynaklanmaktadır. Kız çocuklarının bu dönemlerde erkek çocuklarından boyları uzun olabilir. Bu yaşlarda görme yetisi fazlasıyla etkinlik kazanır ve saatlerce gözler yorulmadan kitap okunabilir. Artık dişler son şeklini alır değişim ve gelişimini sonlandırmıştır. Bu yaş aralığında ki çocukların vücutlarının şekil alması yaptıkları hareketlerle doğru orantılıdır. Yapılan hareketlerle vücut esnekliğini oluşturur. Bu hareketleri ise yetişkinlere göre daha hızlı bir şekilde yaparlar.

Bu dönemlerde 5-13 yaş aralığında ki çocuklar fiziki istikametten olduğu kadar zihinsel istikametten de gelişim göstermektedir. Matematiksel kavramlar (sayılar, şekiller, geometrik şekiller, vakit kavramı, uzay) bu yaşlarda çocuklarda algı edilmeye başlanır. Bu dönemde artık çocuklar tasarı yapma yetisine, kendileri için bir şey yapmaya ve öğrenmeye başlar. Artık somut düşünmeye başlarlar ve kendilerini dile getirebilme gücünü bulurlar. Artık etrafında oluşan çeşitli sesleri idrak etmeye ve ayırt etmeye çalışırlar. Tenkit etme ve yorum yapma becerisi kazanırlar.

5-13 yaş aralığında ki çocuklar kendilerini dile getirme yetkinliği kazanırken bunun oluşmasına olanak veren dilde gelişimini göstermektedir. Bu dönemlerde ki çocukların kelime dağarcığı fazlasıyla gelişmiştir. Hızlı okuma yetkinliği artmıştır. En az bir yetişkin kadar iyi ve hızlı kitap okuma özelliğine kavuşmuştur. Meraklı ve bilgi edinmeye fazlasıyla isteklidirler. Lakin okumasını ilerletememiş çocuklarda bunun zıddı bir tepki gözlemlenebilir. Yazı yazarak kendilerini anlatabilmeleri olasıdır. Ayrı olarak okul gazetelerinde, panolarda yazı yazabilir, güzel yazı yazma yarışmalarına katılabilir hem de yazıları sergilenebilir vaziyete gelebilir. Araştırma yapmak için artık ansiklopedi ve internetten istifade edebilir.

Bu yaş aralığında ki çocuklar da hızlı bir şekilde duygu değişimi yaşanabilir. Haneden uzaklaşma ihtirası baş gösterebilir. Daha çok arkadaşlarıyla zaman geçirmek için gayret gösterirler. Bu dönemlerde çocukların heyecanları balanslıdır. Etrafında sevilmek, alaka odağı olarak görülmek ve daimi muvaffak olmak hissiyle doludurlar. Bu yaşlarda ki çocukların mesuliyet duyguları fazladır. Mesela; öğretmen bir ödev vermişse o kesin vaktinde yapılır. Bu yaşlarda ki kız çocukları anne babaya daha düşkünken erkek çocuklarında ise sevgi belirtileri azalma gösterir.  Kimi çocuklar da suskunlaşma, kabuğuna çekilme, insanlardan uzaklaşma gibi tepkiler gözlemlenebilir. Bu yaş aralığında ki çocuklar başarısızlıktan ve ölümden hali hazırda korkabilirler. Lakin elem, neşe, korku, kıskançlık gibi ruh halleri sürekli değişkenlik gösterir.



 

Devamını Oku

0-12 Ay Bebek Gelişimi ve Beslenme


Bilinen verilere göre çocukların beyin gelişimi, anne karnında ve doğduktan sonraki ilk 1 seneninde diğer vakitlere göre daha hızlı olduğunu göstermektedir. Doğumdan sonra ilk 1 sene içerisinde bebeğin büyüdüğü ortam, anne ve baba başta olmak üzere etrafıyla kurduğu etkileşimin nasıl olduğu, tesirinde kaldığı uyaranların bebeğe uygunluğu ve çeşitliliği, bebeğin sosyal, fiziksel, bilişsel ve duygusal gelişimine oldukça büyük tesirlere sahiptir.

Bebeğin ilk 1 yılında beyin hücreleri çok tez gelişim göstermektedir ve daimi gelişen beyin hücreleri birbirleri arasında bir etkileşim göstererek biraraya gelirler ve aralarında irtibat oluşmaktadır. Aralarında irtibat oluşan beyin hücreleri, beynin bilgi depolamaya başlamasına neden olmaktadır. Bu dönemde edinilen kaliteli tecrübeler, bebeğin beyninde daha üst düzey ve sarmal bağlantıların oluşmasına yardımcı olur.

Peki anne ve babalar bebeklerinin gelişimi için neler yapabilirler?

Bebeğin gelişiminin yaşına uygunluğu kontrol edilmeli ve sürekli takip halinde bulunulmalıdır. Bu aylarda bebeğin yaşadığı ortam, şart olan gelişim koşullarına göre oluşturulmalıdır. Bunun için bebeğinizle beraber bol bol zaman geçirmelisiniz, alınan oyuncakların yaşına olan uygunluğunu kontrol etmelisiniz ve gelişimi için uygun olan oyunlara yönelmelisiniz.

Bebeklerin gelişim hızları, birbirlerine göre farklılık göstermektedir. Ayrı olarak bir bebekte her ay aynı gelişimi göstermemektedir. Büyüme sürecinde hızı aydan aya değişebilen bir gelişim sergilemektedirler. Bu süreçte bebeğinizle aranızdaki ilişki ne kadar sıhhatli bir gelişim göstereceğinin işaretçisidir ve bebeğin gelişiminin temelidir.

Genetik özelliklerinin yanı sıra bulunduğu ortam şartları da bebeklerin gelişimlerini etkiler. Bebeğinizin her alanda gösterdiği gelişim bir diğerini etkiler. Bunlar dil gelişimi, sosyal gelişimleri gibi gösterilen gelişimlerdir. Bebeğinizin gelişimi için uygun olan her ortamı hazırladığınızı ve elinizden geleni yapmanıza karşın akranlarına göre yavaş geliştiğini farkediyorsanız salt suretle bir doktora müracaat etmeniz bebeğiniz açısından ehemmiyetli olacaktır.

Beslenme Şartları

Bebeklerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve hemen hemen eksiksiz bir besin muhtevası sağlayabilmek ismine bu dönemde bebeklere anne sütünün yeterli miktarda verilmesi gerekmektedir. Anne sütü bebeğinizin sıhhatli bir bünyeye sahip olmasına yardımcı olur ve çeşitli mamalara göre çok daha kaliteli bir besindir. Bebek emzirme sürecinde anne ile bebek arasındaki duygusal bağlar güçlenir ve anne emzirme sürecinde kendi sıhhatini da savunmuş olmaktadır.

Yapılan araştırmalar neticesi hayatın başladığı ilk 4 ayda yalnızca anne sütüyle beslenen bebeklerin çeşitli hastalıklara yakalanma rizikolarının azaldığı görülmüştür. Bu sebeple uzmanlar bebeklerin ilk 4 ve 6 aylık süreçte besin olarak yalnızca anne sütü almaları gerektiğini önermektedir. Anne sütünün yanında bebeklerin gelişimine yardımcı olduğu düşünülüpte bebeklere verilen besinler, bebeğin anne sütünden tam manasıyla yararlanmasını engeller.

Ama annenin sütü bebek için yetersiz kalıyorsa bebeğin beslenmesi bu 4 aylık süreçte mamalarla desteklenmelidir. Böyle vaziyetlerde bebeğin beslenme esnasında ise öncelik anne sütünde olmalı ve bebeğe daha sonra mama verilmelidir. Ancak annenin sütü hiç gelmiyorsa bebek sadece mamayla beslenmeli ve zaruri olmayan vaziyetlerde çeşitli hayvanlardan ele geçirilen süt ürünleri kullanılmamalıdır.



 

Devamını Oku

2-3 Yaş Çocuk Gelişimi ve Çocuk Eğitimi


Bu dönem içindeki fertler bebeklik döneminden çıkmıştır ve artık bir çocuktur. Yürüme ve koşmaları düzgünleşmiş ve artık yardım almaktan kaçınmaktadırlar. Araştırma meyilindedir. Engelleme mevzubahis olduğunda ise kızgınlaşır ve söz dinlemez. Böyle vaziyetlerde kısa veya uzun müddetli hiddet nöbetleri geçirebilir bunun yansıması olarak başını sert cisimlere vurma, tepinme ve kusmaya çalışma gibi hareketler gösterebilir. Böylelikle bilhassa anne ile arasında bir çekişme mevzubahis olur. Bu çekişme vaziyetlerinde çocuk serbest bırakıldığı vakit yapamayacağı şeylerinde farkına varır. Birinin yardımına hala muhtaçtır. Bu sebeple yardım isteme ve karşı çıkma arasında bocalama gösterir.

Bu bocalama dönemi bilhassa beslenme ve tuvalet eğitimi sırasında barizleşir. Tuvaletini tutabilmesi ve istediği vakit bırakabilmesi çocukta bir zevk haline gelir. Kendisinin bünyesel atıklarını bir parçası gibi görür ve ona değer verir. bir takım vaziyetlerde kirlettiği bezinden rahatsızlık duymaz ve ondan hoşlanabilirde. Çocuğun böyle bir döneminde annesinin gösterdiği titiz ve temiz olması gerektiği baskısına ya direnecektir veyahut annesini hoşnut edebilmek ismine baskıya karşı itaat edecektir. Bu dönemde çocuğun nasıl bir reaksiyon gösterdiği çok ehemmiyetli olmaktadır. Şayet çocuk anneye karşı direnmeye devam ediyorsa ilerleyen yaşlarında oldukça inatçı ve ters, anneye itaat ediyorsa da oldukça titiz ve mesuliyet sahibi olacaktır. Kimi vaziyetlerde ise bu iki tipin çocuğun dışında bir de büyümeyi reddeden çocuklar vardır. Bu tip çocuklar altına yapmaya ve bezini kirletmeye devam ederler. Bu vaziyet kendisinden küçük kardeşi olan çocuklarda sıkça görülmektedir. Böylesi bir vaziyette çocuğa baskı yapılmamalı, anlayış gösterilmeli ve onların dışkılarına verdikleri değerin şuurunda olunmalıdır. Bu dönemdeki çocuklara verilecek olan tuvalet eğitimlerinde çocukların isteği çok iyi değerlendirilmelidir. Tuvalet eğitimine çocuk hazır olsa dahi tuvaleti kullanmak istemiyorsa bu durum için baskı uygulanmamalıdır.

Bir diğer anne ve çocuk çatışması da beslenme ile ilgili baş gösterir. Yemek yeme konusunda yapılan ısrarlar toplumumuzda bir anane haline gelmiştir ve bu özelliğimizi çocuklarımız üzerinde de gösteririz. Fazla yemek yedirmeyi onu sevdiğimizi, bakımını iyi yaptığımızı göstermenin bir yolu gibi görürüz ve bunu bir görev edinmişizdir. Ancak bağımsız olmaya çabalayan bir çocukta buna zorlamak yalnızca o çocuğun direnmesine fırsat vermektir. Tuvalet eğitiminde verilen reaksiyonlar yemek yeme ile ilgili da çocuk tarafından verilebilir. Bu tepkiler ağızda yemek bekletme ve tükürme şeklinde olabilmektedir. Anneler bu konuda oldukça titiz bir tavır segilerler ve çocuğun kendisinin yemek yemesine, çevrenin veya çocuğun üzeri pislenecek diye müsaade etmezler. Yapılması şart olan ise çocuğun yediği besini tanımasına ve onu kendi eliyle veya kaşıkla kendi ağzına götürmesine imkan sağlamaktır. Böyle ce çocuk hem bu konuda ki hevesini almış olacaktır hem de baş kaldırmaya gerek duymayacaktır.



 

Devamını Oku